FIKIHIN DELİLLERİ

a-) Delil'in tarifi

b-) Delilin çeşitleri

c-) Delillerin tertip sırası

 

Fıkıh’ın  Delillerine Giriş

 

a-) Delil'in tarifi:

 

Delil lügatte rehber ve kılavuz manasına gelmektedir. Çoğulu edilledir. Istılah'ta delil;”kendisinden Şer’i hüküm istinbad olunan", "Üzerinde düşünülünce, insanı istenen bir sonuca ve hükme ulaştıran şey”şekillerinde tarif edilmiştir. Delil şöyle de tarif edilmiştir:Üzerinde sıhhatli bir şekilde düşünüldüğü takdirde, haber cinsinden matlup olana (şer’i hükme) , ulaşmayı mümkün kılan şeydir. "

Haber cinsinden matlup olan her şey, şer’i hükümdür. Mesela emanetlerin sahiplerine verilmesinin dini durumunu öğrenmek istediğimiz zaman, şu ayete başvururuz:"Allah emanetleri ehline vermenizi emrediyor" (Nisa:58) . Bu ayet emanetlerin ehline verilmesini vacip kılan bir delildir. Aynı şekilde “Namazı dosdoğru kılınız" (Bakara:43) ayetine baktığımızda, bu delille namazın farz olduğu hükmüne varırız. 

b-) Delilin çeşitleri:

1-Akli ve Nakli deliller: Akli delil, iç ve dış duygulara veya zihin muhakemesi neticesine dayanan delillerdir. Mesela insan aklı, kainatın, Allah'ın varlığı için bir delil olduğunu kabul eder. 

Akli delil, dinimizde şer’i bir delil olarak kabul edilmiştir. Çünkü yüce Allah, insanlara aklı, en büyük bir nimet olarak vermiş ve bu sebeple akıllı insanı, kendisine muhatap kabul etmiştir. İslam alimleri, "Akıl da, kitap ve Sünnet gibi şer’i bir delildir, onlar gibi ilahi bir huccettir, ilahi huccetler arasında ise, tearuz (çelişki)  olmaz. ”demişlerdir. Bu sebeple akl-ı selimin tecviz ettiğini, Kur’an ve Sünnet yasaklamaz. Aynı şekilde Kur’an ve Sünnetin tecviz ettiğini, akıl yadırgamaz. Ancak bazen akıl ile naklin tearuz ettiği, zahiren (görünüşte)  zan olunabilir. Hakikatte bu ikisi arasında tearuz bulunması mümkün değildir. Bu ikisi arasında tearuz görülürse, kaynağı kesin olarak Allah ve Rasulü'ne dayanan nakle uyulur. Çünkü aklın vereceği hükümlerde yanılmalar her zaman söz konusudur.

Nakli delil, başkasının sözünü nakletmeye dayanan delildir. Nakli delil tabiri, dini olanını ve olmayanını da içerisine alır. Fakat fıkıh usulü ilminde, nakli delil denince, kaynağı Allah ve Rasulü'nden olan haberler, başka bir ifade ile Kur’an ve Sünnet kastedilir. 

2-Nass olan ve olmayan deliller: Kur’an ve Sünnet'in lafızları vardır. Bu bakımdan bunlar nass olan delillerdir. Halbuki Kıyas, İstihsan gibi delillerin ise lafızları yoktur. Bu bakımdan onlar da, nass olmayan delillerdir. 

3-Vahye dayanan ve dayanmayan deliller: Şer’i delillerin bir kısmı vahye dayanır. Bunlardan vahy-i metluv olanına Kur’an, vahy-i gayr-ı metluv olanına Sünnet denir. Bu iki delile “edille-i sem'iyye”adı verilir. 

Şer’i delillerin diğer bir kısmı ise vahye dayanmaz. Bunlar icma, kıyas ve fer’i delillerdir. İstihsan, İstishab, mesalih-i mürsele, sedd-i zerayi, örf ve adet, sahabe kavli gibi delillere fer’i delil denir. 

4-Asli ve Fer’i deliller: Şer’i deliller, bir yönden de, asli ve fer’i deliller olmak üzere ikiye ayrılır. Asli deliller:Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas'dır. Fer’i deliller ise :İstihsan, İstishap, mesalih-i mürsele, seddi zerayi, örf ve adet, sahabe kavli, önceki şeriatler'dir. 

Bu dört asli delil ve onlara bağlı ve onlardan çıkarılmış fer’i deliller, fakihler tarafından huccet olarak kullanılıp hüküm çıkarılabilir. İctihad seviyesine ulaşmayan kimselerin, şer’i delillerden hüküm çıkarmaları mümkün değildir. Mukallid kimseler için, tabi oldukları müctehidin reyi, yegane delildir. 

c-) Delillerin tertip sırası

Müctehid, bir meselenin şer’i hükmünü öğrenmek istediğinde, önce Kur’an'a onda aradığı hükmü bulamazsa Sünnet'e başvurur. Bu iki kaynakta, hükmü bulamazsa, İcma deliline müracaat eder . Şayet onda da bulamazsa, o meselenin hükmünü kıyas ve diğer fer’i deliller ile ictihad ederek bulur. Şu halde hüküm çıkarma hususunda delillerin tertip ve sırası şöyledir:

 

1-Kitap, 2-Sünnet, 3-İcma, 4-Kıyas ve diğer fer’i deliller. 

Şimdi onları görmeye başlayalım.