RESULULLAH

Siyer, âlemlere rahmet olarak gönderilen Allah’ın elçisi ve son peygamberi Hz. Muhammed -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hayatını konu edinen bir ilim dalıdır.

 

Siyer sevgili peygamberimizin hayatı, ahlakı ve özelliklerinden bahsettiğinden, o da bizim için "üsvei hasene / en güzel örneğimiz" olduğundan ona dair ne varsa bilmek çok önemlidir. Bu yüzden tarih boyunca çok güzel siyer kitapları yazılmıştır. Bunların bir kısmını aşağıda göreceğiz. Şimdi biz kısaca Resulullah Efendimizin (sasv) hayatını görelim.

 

Fakat önce siyer ilminin kaynaklarını ve bazı önemli kitapları burada zikredelim ki, onun hayatını nereden nasıl öğrenebileceğimizi kavramış olalım.

 

Siyer İlminin Kaynakları

 

Efendimiz’in (sav) bereketli hayatını öğrenme ve bu alanda eserler ortaya koyma,  daha işin başından itibaren âlimlerimizin en önemli uğraşısı olmuştur.  Ashabın büyüklerinden ve Aşere-i Mübeşşere’nin yıldızlarından olan Sa’d b.  Ebi Vakkas bir gün şöyle diyecekti: 

“Biz çocuklarımıza Kur’an’dan herhangi bir süre öğretir gibi,  Efendimiz’in savaşlarını öğretirdik.” 

Bu sözden de anlaşıldığı gibi Sahabe,  Kur’an talimine gösterdikleri ilginin bir benzerini siyer talimine karşı gösteriyor ve bu konuda ellerinden gelen gayreti ortaya koyuyorlardı.  Çünkü son vahyin ilk muhatapları olan o güzide nesil,  çok iyi biliyorlardı ki; Kur’an; Allah’ın satırlara yazdığı ayetler,  Efendimiz (sav) ise bu ayetleri hayatında dirilten bir Kur’an’dır.  Yani O (sav) bir “Konuşan Kur’an “ve “Yaşayan Kur’an”dır.  

 

Böyle olduğu içinde O’nun (sav) ümmeti olmakla şeref kazanan Müslümanlar,  en ince ayrıntısına kadar o bereketli hayatı kayıt altına almayı en önemli vazife olarak görmüş ve gerçekten bu alanda tarih boyunca başka bir şahsiyete nasip olmayacak bir düzeyde,  ortaya binlerce eser koymuşlardır. 

 

Siyer alanında çok önemli rivayetleri bize sunan en önemli şahsiyet,  hiç şüphesiz Hicri 94 yılında vefat eden Urve ibn Zübeyr’dir.  Hz. Urve,  Efendimiz’in halası Safiye’nin torunu,  yani büyük sahabi Zübeyr ibn Avvam’ın oğludur.  İki büyük İslam kadının ellerinde yetişmiştir.  Biri annesi Hz. Esma,  diğeri ise teyzesi Hz. Aişe’dir.  Hz. Urve bu yakınlığın verdiği avantajı sonuna kadar kullanmış,  özellikle Aişe validemizin engin bilgisinden oldukça istifade etmiş ve bunları sonraki nesillere aktarmıştır.  

 

Urve ibn Zübeyr’den,  İmam Zühri’ye gelene kadar onlarca âlim siyer alanında takdire şayan gayretler ortaya koymuşlardır.  Muhammed b.  Müsellem b.  Şihab ez-Zühri’ye (ö. 124) gelince,  bu âlimimizin bir ilke imza attığını görüyoruz.  İmam Süheyli’nin de belirttiği gibi İmam Zühri,  siyer dalında yazılmış ilk eserin sahibidir.  

 

İmam Zühri’nin en gözde talebelerinden olan Muhammed İbn İshak (ö. 151) gerçekten siyer alanında çok önemli bir isimdir.  Her ne kadar bazı cerh ve ta’dîl âlimlerinin çok sert eleştirilerine ve tenkitlerine maruz kalmışsa da,  başta hocası İmam Zühri olmak üzere,  birçok meşhur âlimin takdirlerini kazanmıştır.  Mesela hocası İmam Zühri onun hakkında; “Meğazi ilmini öğrenmek isteyen İbn İshak’a müracaat etsin” demektedir.  

 

Bu büyük üstadın “Siretü İbn İshak” adı ile meşhur olan,  ama asıl adı “Kitabü’l-Mübtede ve’l-meb’as ve’l-meğazi” olan eserine gelince,  ne yazık ki bu eser özgün hali ile günümüze kadar ulaşmamıştır.  Gerek zamanında,  gerek zamanından sonra,  büyük bir şöhrete ermiş olan bu eserin günümüze ulaşmaması büyük bir kayıp iken,  İbn Hişam’ın bu eserin büyük bir bölümünü nakletmesi ve yine başta Muhammed Hamidullah Hocamız olmak üzere,  birkaç çağdaş âlimimizin eksik nüshalar ve bölümler üzerinde yaptıkları araştırmalar,  neredeyse Siretü İbn İshak’ın tamamını ortaya koyacak düzeyde olması ise sevindiricidir. 

 

İbn İshak’ın es-Sire’sinin bize ulaşmasında büyük emeği olan İbn Hişam’a (ö. 218) gelince,  o bu eseri İbn İshak’ın en önemli talebelerinden ve bu eserin ravilerinden biri olan Ziyad b.  Abdullah el-Belkâî’den almıştır.  el-Belkâî’nin Kûfî-Bağdâdi diye meşhur olan nüshasını esas alan İbn Hişam,  bazı yerleri kısaltmış,  bazı yerleri tamamen çıkartmış,  bazı yerlere ise çeşitli ilavelerde bulunmuştur.  İbn Hişam’ın bu müdahaleleri ile eser her ne kadar sahibi tarafından hep İbn İshak’a nispet edilmişse de,  Siretü İbn Hişam,  Tezhîbü İbn Hişam şeklinde anılmış ve bu hali ile meşhur olmuştur.  Bugün siyer ilmi sahasında,  en kadim ve en meşhur kitap işte bu eserdir.  Hakkında çok şey söylenip,  birçok araştırma yapılmış olan bu eser,  siyer ilmi ile uğraşan her talibin başucu kaynaklarının sertacıdır. 

 

Siyer ve tarih alanında en az İbn İshak kadar meşhur olmuş ikinci bir âlimden bahsedeceksek o kesinlikle Vakıdî’dir.  Asıl adı Muhammed ibn Ömer el-Vakıdî (ö.  207) olan bu âlimimiz,  başta Hadis,  Kıraat,  Tefsir ve Edebiyat olmak üzere birçok alanda eserler vermiş olsa da,  onun en meşhur iki eseri,  el-Megaziyü’n-Nebeviyye ve Tarih-i Kebir’dir.  Özellikle meğazi kitabı siyer konusunda oldukça önemli bilgiler ihtiva etmektedir.  Yalnız Vakıdî,  hem yaşadığı çağın,  hem de daha sonraları gelen âlimlerin çok sert ve şiddetli eleştirilerine muhatap olmuştur.  Birçoğu onun verdiği bilgileri sahih olarak görmemiş ve ondan yapılan nakilleri kabul etmemişlerdir.  

 

Ama onu eleştirenlerin bile kabul edip,  takdir ettikleri bir talebesi vardır ki,  o talebe hocasının bile en büyük itibarı olmuştur.  O talebe Tabakâtü’l-Kübrâ’nın sahibi,  İbn Sa’d’dan başkası değildir.  İbn Sa’d (ö.  230) hocası Vakıdî’nin yanında bir taraftan ilim tahsil ederken,  bir taraftan da onun eserlerinin kâtipliğini yapmıştı.  Aralarında hoca-talebe ilişkisinin çok ötesinde müthiş bir sevgi bağı tesis edilmiş ve İbn Sa’d,  vefatına kadar hocasının yanından ayrılmayarak,  ona karşı müthiş bir vefa sergilemiştir. 

 

Onun meşhur kitabı Tabakât,  bugün 13 cilt halinde kütüphanelerimizin en değerli eserlerinden biri olarak İslam ilim tarihine büyük bir hizmet vermektedir.  Bu önemli eserin ilk iki cildi risaletin genel bir tarihinden başlayarak,  Efendimiz’in doğumuna,  oradan da vefatına kadar çok önemli bilgiler içermektedir.  Diğer ciltlerinde ise binlerce Sahabî ve Tabiîn hakkında malumatlar mevcuttur.  Onun eserini değerlendiren meşhur âlim Hatîb el-Bağdadi şöyle diyecektir: “Her ne kadar hocası Vakıdî güvenilir bir kişi değilse de,  kendisi çok güvenilir birisidir. ”

 

Siyer ilminde önemli bir isim de İbn Sa’d’ın önemli talebelerinden olan el-Belâzurîdir.   (ö.  279) Ensâbu’l-Eşraf adlı kıymetli eseri,  hocası İbn Sa’d’ın Tabakat’ı gibi,  birçok şahsiyet hakkında bilgiler verirken,  özel olarak da,  Efendimiz’in dedeleri,  amcaları ve amcaoğullarından başlayarak,  Emeviler döneminin sonlarına kadar büyük bir İslam tarihi niteliği taşımaktadır.  Özellikle Efendimiz’i anlattığı bölümlerde çok orjınal ve başka hiçbir eserde olmayan bilgiler aktarmaktadır.  Belâzurî’nin ikinci kıymetli eseri ise Fütühu’l-Buldân’dır.  Beldelerin fetihleri anlamında olan bu eserde,  Efendimiz’in hicretinden başlayarak,  Hz.  Ömer dönemindeki fetihlere kadar geçen süreci anlatır.  Bu eserde de yine birçok eserde olmayan bilgilere rastlamak mümkündür. 

 

Siyer kaynakları dediğimiz zaman aklımıza ilk gelen doğumundan vefatına kadar Efendimiz’in (sav) bereketli hayatını bize anlatan tüm kitaplardır.  Ama O’nun (sav) din binasındaki yerini bilen,  peygamber demenin ne demek olduğunun bilincinde olan biri,  aslında tüm dini ve insani metinlerin O’nunla şöyle yada böyle alakalı olduğunu itiraf edeceklerdir.  Çünkü Allah Resulü demek; din,  iman,  islam,  hayat ve ahiret demektir.  Dolayısı ile siyer kaynakları dediğimiz anda böyle büyük bir sermayenin karşısında olduğumuzun bilincinde olmalıyız.  Bu önemli noktanın altını çizdikten sonra,  yine de istifade imkânlarını arttırmak için bir kaynak tasnifi yapmak durumundayız.  Bu tasnifi iki temel başlık altında yapabiliriz.  

 

1-Asıl Kaynaklar 

 

2-Yardımcı Kaynaklar

 

Asıl Kaynaklar,  doğrudan Efendimiz’i konu alan tüm kitaplardır.  Bunlar adları ne olursa olsun muhtevası Efendimiz’in bereketli hayatı olan; Siyer,  Meğazi,  Tabakat,  Delâil/Hasâis ve Şemâilkitaplarının hepsidir.  Ama burada gözden kaçan ve ihmal edilen bir nokta var ki,  o da; Kur’an,  Sünnet ve Hadis kitaplarının da siyer meselesinde asıl kaynaklar olduğu gerçeğidir.  Bugün doğru bir peygamber anlayışının tesisi,  zaten temelini Kur’an’ın atacağı ilkeler üzerinde oluşturmalıdır.  Dolayısı ile doğru bir siyer okuması,  ancak başta Kur’an,  Sünnet ve Hadis kitapları olmak üzere,  özel olarak da bu alanda yazılmış tüm asıl kaynaklardan kifayet miktarı istifade edilerek sağlanacaktır. 

 

Yardımcı Kaynaklara gelince,  bunlarda doğrudan Efendimiz’i konu almasa da,  bir şekilde siyeri doğru anlamamıza katkı sağlayacak diğer tüm kaynaklardır.  Mesela; Arapları konu alan edebi ve şiirsel metinler,  tarihi ve coğrafi kitaplar,  nesep/soy ve çeşitli lügatler,  tefsir,  fıkıh,  kelam ve tasavvuf alanında yazılmış kitaplar,  yardımcı kaynaklar başlığının altında sayılabilir. 

 

Kaynaklar meselesinde önemli olan bu hususa değindikten sonra,  şimdi yerimizin imkân verdiği ölçüde başta kendi istifade ettiğimiz kaynaklar olmak üzere,  siyer ilminde önemli bir yerleri olan bazı kitapların isimlerini sizlerle paylaşalım. 

 

1.  Siretü İbn İshak (ö. 151) ve Siretü İbn Hişam (ö. 218)

 

2.  Vakıdî (ö.  207),  el-Megaziyü’n-Nebeviyye ve Tarih-i Kebir

 

3.  İbn Sa’d (ö.  230),  Tabakâtü’l-Kübrâ

 

4.  el-Belâzurî (ö.  279),  Ensâbu’l-Eşraf ve Fütühu’l-Buldân

 

5.  Taberî (ö.  310),  Tarihu’t-Taberî

 

6.  İbn Hazm (ö. 456),  Cevâmi’u’s-Sire ve Cemheretü Ensâbi’l-Arab

 

7.  İbn Esir (ö. 630),  el-Kamil fi’t-Tarih

 

8.  İbn Seyyidünnâs (ö. 734),  Uyûnü’l-Eser

 

9.  İbn Kayyim el-Cevziyye (ö. 751) Zadü’l-Me’ad

 

10.  İbn Kesir (ö. 774),  el-Bidâye ve’n-Nihâye

 

11.  Markîzî (ö. 845),  İmtâu’l-Esma ve el-Haber ani’l-beşer

 

12.  Semhûdî (ö. 911),  Vefâu’l-Vefa

 

13.  İmam Kastalani (ö. 924),  Mevâhibü Ledünniye

 

14.  Muhammed b.  Yusuf ed-Dimeşki (ö. 942) Siretü’ş-Şâmiyye

 

15.  Nûreddin Halebî (ö. 1044),  es-Siretü’l-Halebiyye (İnsanü’l-Uyûn)

 

Efendimiz’in (sav) bereketli ve örnek hayatına dair yapılan çalışmaların ne kadar fazla olduğu işin ehline malumdur.  (Bkz.  http://www. siyervakfi. org/siyer-kaynaklarimiz/)

Bu listedeki kitapların yarısından fazlasının şu an Türkçe tercümelerinin yapıldığını biliyoruz.  İsteyenler bu kitapların tercümelerine ulaşabilirler.  Bunun yanında bazı kitapları da tanıtmak isteriz. 

 

 

 

BAZI SİYER KİTAPLARI

 

Sizin için Türkçe yazılmış veya tercüme edilmiş bazı Siyer-i Nebî kitaplarını zikredelim. 

 

HAZRETİ MUHAMMED (S. A. V. ) ve İSLAMİYET

M.  ASIM KÖKSAL

 

M.  Asım Köksal’ın kaleme aldığı Hz.  Muhammed (S. A. V) ve İslamiyet adlı dört ciltlik eser,  Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in hayatını anlatan en kapsamlı eserlerden biri.  Ele aldığımız bütün siyer kitapları gibi İslâm dininin ve tarihinin ana kaynaklarından istifade ile yazılan eser, Merhum Mustafa Asım Köksal‘ın hayatının en güzel meyvesi olarak kabul ediliyor.   Bu eser de tıpkı Martin Lings’in Hz.  Muhammed’in Hayatı adlı kitabı gibi,  Pakistan hükümetinin 1983 yılında düzenlediği “Sîret Kitapları Milletlerarası Yarışması”nda birinciliğe layık görülmüş. 

Hazreti Muhammed ve İslamiyet,  M.  Asım Köksal,   3301 Sayfa,  Işık Yayınları 2013

 

İSLAM PEYGAMBERİ

MUHAMMED HAMİDULLAH

 

Bir başka siyer çalışması da Muhammed Hamidullah tarafından kaleme  alınan İslam Peygamberiadlı eser.  Hamidullah,  meselelerin üzerine giden,  disiplinler arası bakış açısına sahip bir üslupla ve ilmi esaslarla hareket etmesi; meseleleri örtmek yerine açıklığa kavuşturma yöntemi onu farklı kılan temel özelliklerden birkaçı.  Efendimiz –sallâllahu aleyhi ve sellem-‘i“peygamber olarak taklit etmek mümkün değil,  ama onda örnekler bulmak mümkündür” Hamidullah’a göre.  İster ailevi,  ister sosyal,  ister ticari,  ister eğitim alanında olsun,  günlük yaşayışımızın her alanında onun bıraktığı örnekler vardır. 

Tam da bu noktada,  Resulullah’ın,  vahiy ile olan ilişkisinden ziyade,  yaşamındaki yani siyerindeki şeylerin sebep ve neticeleri ile örnek alınabileceğini öne sürmesi bakımından Türkiye’deki ilahiyat camiası üzerinde derin etkiler bırakmış ve tartışılmıştır. 

İslam Peygamberi,  Muhammed Hamidullah,  Beyan Yayınları,  Sayfa 975,  2011

 

ER RASUL HZ MUHAMMED

SAİD HAVVA

 

Said Havva,  Er Rasûl Hazreti Muhammed adını taşıyan siyerine peygamber vasıflarını ardından da Peygamber Efendimizin özelliklerini anlatarak başlıyor.  Eser,  Hz.  Peygamberin (sas) hayatının kronolojik bir dökümü değil,  peygamberliğinin delillerle ispatlanması düşüncesiyle kurgulanmış.  Said Havva,  Peygamberimizin faziletlerini,  insanlığın en üstünü olduğunu ve peygamberliğinin insanlığa kazandırdıklarını inceden inceye anlatıyor.  Er Rasûl Hazreti Muhammed,  kurtuluş yolunun onun yolu olduğunu delillerle ortaya koyuyor. 

 

HZ.  MUHAMMED VE EVRENSEL MESAJI 

İBRAHİM SARIÇAM

 

Prof.  Dr.  İbrahim Sarıçam tarafından kaleme alınıp Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basılan eserin önsözünde,  yazar,  Hz.  Peygamber’in hayatını,  kişiliğini,  mesajını tarihsel gerçeklere uygun bir şekilde anlatmayı amaçladığını ifade ediyor.  Bu ifadenin esere yansıması ise rivayetlere ve sahihliği meçhul kaynaklara itibar etmemek,  edebî bir üslupla aşırı mübalağalı ifadelerden uzak durmak ve tarihî gerçekler içerisinde bir Hz.  Peygamber biyografisi sunmak gibi esere dair özelliklerde görülebilir.  Öte yandan yazar,  O’nu doğru tanıtma amacına paralel olarak eserinin yazımında istifade ettiği en temel kaynağın Kur’ân olduğunu belirtiyor.  Kur’ân’ın yanı sıra hadis ilminden; en eski siyer,  meğazi ve tarih kitaplarından; Hz.  Peygamber ve dönemi hakkında günümüzde yapılmış olan araştırmalardan ve Batılı kaynaklardan da yararlanıldığı görülüyor. 

Hz.  Muhammed ve Evrensel Mesajı‘nın dikkat çeken bir yanı da eserde zengin bir görsel malzemenin sunulmuş olması.  Hz.  Peygamber’in yaşadığı coğrafyaya dair fotoğrafların yanı sıra o devrin siyasi yapısını gösteren haritaların ve çeşitli krokilerin de kitapta geniş bir yer tuttuğu görülüyor.  Bu zengin görsel malzemenin,  anlatıma ve kitabın rahat ve doğru anlaşılmasına ciddi bir katkı sağladığı söylenebilir. 

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından internet ortamında da okuyucuya sunulan eserin PDF dosyasınaburadan ulaşabilirsiniz:

Hz.  Muhammed ve Evrensel Mesajı,  Prof.  Dr.  İbrahim Sarıçam,  Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,  437 Sayfa,  2004

 

HAZRETİ MUHAMMED MUSTAFÂ –sallâllahu aleyhi ve sellem- 

OSMAN NÛRİ TOPBAŞ

 

Muhterem Osman Nûri Topbaş Hoca Efendi’nin Kur’ân-ı Kerîm ışığında kaleme aldığı eser,  Mekke Devri ve Medine Devri olmak üzere iki ayrı ciltten oluşuyor.  Daha önce Nebîler Silsilesiserlevhasıyla telif edilip dört cilt olarak takdîm edilen kitap,  genişletilerek yeniden yayına hazırlanmış.  Daha önce,  Efendimiz’den önceki peygamberlerin hayâtı üç cilt hâlinde neşredilmişti.  Eski baskıda dördüncü cilde tekābül eden Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hayâtı ise,  yeni baskıda,  biri Mekke-i Mükerreme,  diğeri de Medîne-i Münevvere devrine âit olmak üzere iki müstakil cilt hâlinde hazırlanmış. 

 

Kitabın Önsöz bölümünde Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri’nin Mektûbât’ında yer alan,  Allâme Şihâb ibn-i Hacer el-Mekkî’nin

“Namazda okunan Tahiyyât’ın «es-selâmu aleyke» cümlesinde Peygamber Efendimiz’e hitâb edilmektedir.  Sanki bu,  Allâh Teâlâ’nın namaz kılan ümmetinden Efendimiz’i haberdar kılmasına işâret etmektedir ki,  bu şekilde -aleyhissalâtü vesselâm- Efendimiz,  namaz kılanların yanında hazır bulunup kıyâmet gününde onların lehine en fazîletli amelleri ile şâhitlik yapacaktır.  Ayrıca O’nun mânen hazır olduğunun hatırlanması,  gönülde huşû ve hudûun artmasına vesîle olur”[1] ifadelerini paylaşan Hocaefendi “Bu derece kadri yüce olan Server-i Âlem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i hakkıyla idrâk edip anlatabilmenin zorluğu”nu belirtiyor. 

Hz.  Muhammed Mustafâ,  Osman Nûri Topbaş,  1184 Sayfa,  Erkam Yayınları,  2006

 

Şu isimleri de yazdıkları siyer kitaplarını beğendiğimiz için verebiliriz:

 

İzzet Derveze. 

 

Mevdudi

 

Ali en-Nedvî

 

Ebu Zehra. 

 

Siret Ansiklopedisi