Her An İmtihandayız

Bugün Tıp Fakültesine gidip yılda bir kez olmam gereken ultrasondan geçeceğim.

Öğle namazından sonra ise akrabamız, baba dostumuz, çocukluğumuzdan beri tatlı hatıralarımız olan emekli imam ve murakıp İsmail Telbisoğlu hocamızın cenaze namazına ve defin işlemine katılacağım.

Her zaman şık, şen ve şakrak, yaşına göre çok sağlıklı gördüğümüz İsmail abimiz de gittiğine göre, - Allah gani gani rahmet eylesin- bir gün ansızın veya yavaş yavaş gelen bir ölümle biz de gideceğiz, dostların gittiği o gizemli ülkeye.

*  *  *

Söylediklerimizden olumsuz bir hava çıkmasın, Rabbimizin nimetleri üstümüzde o kadar yaygın ki, o ikramlar karşısında çektiğimiz sıkıntılar hiç hükmündedir. Mesela sağlıklı günlerimizin yanında hastalıklı günlerimizi orana vursak yüzde kaç eder?

Açlık, yokluk çektiğimiz günler yanında karnımız tok sırtımız pek günlerimizi düşünelim, ne orandadır?

Öyleyse, Rabbimizin bizi ne kadar sevdiğini ve nimetlerle donattığını görelim, hem sevinelim, hem de çok sevip şükredelim ona. Enseyi karartmayalım, moralimizi bozmayalım, nankör olmayalım, kendimizi hastalıkların havuzu olan strese sokmayalım.

*  *  *

Peki, bu hastalıklar hiç olmasaydı, hiç üzücü olaylar yaşamasaydık daha iyi olmaz mıydı? Rabbimizin buna da gücü yeter elbette, neden böyle yapmıyor?

Madem Rabbimizin bu gücünü biliyoruz, çok iyi, azıcık daha düşünelim, acaba o zaman hakkımızda daha mı hayırlı olurdu?

Bence hayır!

*  *  *

Değerli dostlar, yaşarken her an şu gerçeğin bilincinde olmalıyız:

Kim ve ne olursak olalım, hangi konumda ne iş yaparsak yapalım, hangi durum ve ortamda olursak olalım, bizi yaratanın kanunu böyledir;  bizi her an ve mekânda imtihan edebilir, her şeyimiz değişebilir.

Müslüman olan, yaratanın ve her nimeti meccanen verenin buna hakkının olduğunu bilir. Çünkü varoluş amacı zaten bir imtihandır.

*  *  *

Malum, imtihanın zamanını, zeminini, şeklini, miktarını Allah Teâlâ belirler. Bu yüzden her an irademiz dışında hasta olabilir, sakat kalabilir, elimizdeki nimet ve imkânları kaybedebiliriz.

İşte o zaman dahi, hayata olan bağlılığımız bitmemeli, mutluluğumuz gitmemeli, neşemizi kaybetmemeliyiz. Kaderimize razı olarak hamd-u sena ve şükür içinde yaşamaya devam etmeliyiz. Hatta hastalık ve sakatlıklarımızı, engellerimizi birer fırsata dönüştürmeli, bunlardan yeni kazanımlar üretmeliyiz.

Mümkün mü bu?

Neden olmasın?

Tarih ve etrafımız bunu gerçekleştirmiş insanlarla dolu değil midir?

10.01.2022