Laik Sistemde İslamî Siyaset Sorunu

İslam bireysel olduğu kadar da toplumsal bir dindir. Kendi fert ve toplumunu oluşturmak, kurumlaştırmak ve korumak için kendi devletine ihtiyaç duyar. İslam geldikten on üç yıl sonra bunu gerçekleştirmiş, temel ilkeleri ve vazgeçilmez yasaları ile devletini kurmuştur.

 Osmanlı Devleti yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, İslam medeniyetinden çıkarak Batı Medeniyetine girdi.  Onu bütün kurum ve kuramları ile kabul eden bir devlet yapılanmasını tercih etti.  Bu tercihte halk yoktur. Sadece istiklal savaşına önderlik etmiş bir kadronun cebir ve şiddete dayanan dayatması vardır. Asıl sorun ise, bu yeni devletin, İslam’ı bütün kurumları ile yasaklaması oldu. Sözde cumhuriyet ve demokrasi vardı, “din ve vicdan özgürlüğünün teminatı” denilen “laiklik” vardı. Fakat uygulama tamamen İslam düşmanlığı vardı. Çünkü yeni devlet, yıktığı İslam’dan korkuyordu. Bu yüzden, demokrasi ve insan haklarının bir gereği olarak, halkın özgür iradesi ile İslam adına sisteme katılmasına izin vermedi. Bugün bile komünist partiye izin var, İslam partisine yoktur.

Bu durumda Müslümanlar kendi toplum ve devletlerini kurmak, medeniyetlerini inşa etmek için ne yapacaklardır? İslam hayata hakim olmak ister. Buna izin vermeyen laik bir ortamda Müslümanlar ne yapacaklardır?

Biz bu kitapta bu soruya cevap aramaya çalıştık. Yazdıklarımızı yüksek sesli düşünceler sayınız. Davet ediyoruz, acaba bu beyin fırtınasına siz de katılır mısınız?