Adam Olmak Çaba İster

Mahir İz Hoca anısına bir tv.de program yapılıyordu. Bir talebesi, Prof. Mustafa Uzun şunları anlattı:

“Rahmetlinin “Tasavvuf” kitabı çıkınca, bazı hocalara üzerini imzalayarak postaladı. Sıra Merhum Muhammed Hamidullah’a gelince, onun üzerini itina ile yazdı ve bana:       

- Bunu Hocaya elden götür ve saygılarımla takdim et dedi.

Ben:

- Bu fark neden? Dedim.

- O racüldür, dedi.                                                                  

“Racül” yiğit, er, adam manasına gelir malum. Götürdüm, saygı ile aldı, teşekkür etti. Ben döndüm ama bu “racül” hep aklımda kaldı. Aradan on on beş gün geçti. Bir de baktık, Hamidullah Hoca elinde kâğıtlarla geldi. Kitap için tekrar teşekkür etti ve:

- Şu kâğıda tenkit ve tekliflerimle ilgili bazı notlar yazdım, diyerek kâğıtları Mahir Beye sundu.

O zaman ben onun niçin ve nasıl bir “racül” olduğunu anladım…”

Hak veriyorum tabi. O merhum gerçekten tam bir “racul” idi.

Ama öyle olmalı değil mi? 

Sabah akşam beraber olup da kitaplarımdan hediye ettiğim meslektaş arkadaşlarımdan öyle zannediyorum ki, hadi bir ikisi hariç diyelim, hiçbiri onları, en azından baştan sona okumamıştır! Hamidullah Hoca gibi yapanı hak getire…

Dahası, kitap yazan bir arkadaşımızı, diğerleri içinde en çok takdir etmesi gereken birkaç arkadaştan şu aşağılayıcı sözleri maalesef işitmişimdir: “Üç beş kitabı önüne açmış, oradan bir kitap çıkarmış.”

Ne olacaktı yani?

Bu konularda ilginç hatıralarım var, ama burada yazmaya gerek görmüyorum. Çünkü faydası yok, zararı var!

Allah Teâlâ hepimizi de ıslah eylesin!