“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”

Bazen haberlerde izliyoruz; polis kimlik soruyor veya alkol
muayenesi yapma istiyor, ama karşısındaki adam reddediyor. Görevli memur ısrar
edince de bağırmaya başlıyor: “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”

Memur aldırış etmiyor tabi. “Bilmiyorum beyefendi, önemli de
değil, siz lütfen isteneni yapınız.”

Adam bazen de bunları çeken medyaya saldırıyor; “neyi
çekiyorsunuz”? Diye. İyice rezil ediyor kendisini…

Daha da garibi, bu görgüsüz şımarıkların bazen bir prof,
bazen bir rütbeli asker, bazen de bir milletvekili yakını olması. Aklımıza o
meşhur fıkradaki babanın sözü geliyor: “Oğlum, ben sana ‘okuyamazsın’ demedim, ‘adam
olamazsın’ dedim.”

Dün haberlerde vardı. “Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim
Kalın, Armağan Çağlayan'ın Youtube kanalına konuk oldu. 'Gör Beni' programında
özel hayatına dair sorulara yanıt veren Kalın, bugüne dek hiç duymadığımız bir
portre ortaya koydu.” Siyasetle ilişkisine dair soruya akademik hayatın içinden
geldiğini söyleyerek yanıt verdi.

 “Doçent oldunuz mu?”
sorusuna, “Prof. Oldum” cevabı gülümsemelere sebep oldu. “Duymamışız” sözüne
verdiği cevap için yazdık bunları: “Buraya bütün unvanlarımı bir kenara
bırakarak geldim" diyen İbrahim Kalın, unvan, statü, servet insanı tanıtmaz.
İnsanı kendi kişiliği ile insandır anlamında sözler söyledi. Çocuklarının da bu
terbiyeyi aldıklarını örneklerle açıklayarak şöyle dedi: “Bütün başarılarını iş
bittikten sonra duyarım.”

Başka ülkelerde de böyle şımarıklıklar ve takdire şayan davranışlar
oluyor. Son bir örneği işte şöyle: “Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera'ya,
yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında kamusal alanda maskesiz gezdiği için
3 bin 500 dolar para cezası verildi.”

Evet, unvan, statü, servet insanı insan etmez. İnsanı terbiyesi,
görgüsü, edebi ve davranışları insan eder. Unvan, statü, servet belki buna
katkı verir, ama bir yere kadar. Bir yerde sohbet ediyoruz. Üniversitede hocalık
yapan birisi belki sekiz on kere söze “biz akademisyenler” diye başladı. Giderken
bende bıraktığı saygı, geldiği kadar değildi. Üzüldüm.

Allahu Teala ahlakımızı güzelleştirsin. Hasseten de tevazu
ve mahviyet ihsan etsin. Gurur ve kibirden korusun!