Zalimleri Yüceltmemeliyiz

Nezaket elbette güzel bir şeydir. Karşımızdakine nazik ve yumuşak konuşmak, gönül alıcı, göz aydınlatıcı söz söylemek, en güzel ve sevdiği isimle hitap etmek, sevindirmek İslam'ın müslümandan istediği güzel edeplerdendir. Tatlı dil, güler yüz sadakadır dinimizde, ne güzel değil mi?

Ancak, her şey yerli yerinde yapılırsa güzeldir. Değilse zülüm olur. Zulüm ise haram kılınmıştır. Kalbimizi de, kainatımızı da harap edendir zulüm.

İşte, bunlardan biride, Allah’ın değer vermediği, Müslümanların da Allah için sevmediği, olsa olsa, iş icabı ve icap ettiği kadar, ya da tebliğ ve irşat için veya müdara, yani ancak vaziyeti idare etmek için konuştuğu, kafir, münafık, fasık, zalim, bid’atçı insanlara, hiç de layık olmadıkları halde “efendi”,  “efendim”, “muhterem”  gibi ve benzeri, onları yüceltici, tazim edici,  şereflendirici sözlerle hitap etmektir. Kaçınmalıyız, Allah için.

Nitekim hadis-i şerifinde efendimiz:

“Münafık için “seyyid, - efendi, ulu kişi, tazime değer kişi- demeyiniz. Çünkü o, -görünüşte- seyyid de olsa, Rabbınızı kızdırmış olursunuz”

“Bir adam bir münafığa: “Ey efendi” dediği zaman, muhakkak ki rabbı ona gazab etmiştir.” buyuruyorlar.(Ebu Davud, Nesei, Hakimden, Münziri, tergib ve lerhib. 3/579.)

Onlara, “efendim” demek yasak olunca, nerde kaldı onları, dost, veli, idareci, devlet başkanı vs. edinmek.  Lütfen efendim, değil mi?