VI-Fıkıhta Gerileme Devri:

VI-Fıkıhta Gerileme Devri:

 

Bu devir, Bağdatın Moğollar tarafından istilası olan H. 656 yılında başlar, Mecelle nin tedvinine başlandığı H. 1286 tarihine kadar devam eder. Fıkıhta duraklama döneminde gördüğümüz tercih ve tahric erbabı fakihlerden sonra gelen bu dönem fıkıhçılarında, taklit ruhu tam manasıyla kök salmıştır. Yeniden müstakil veya müntesib ictihad bir yana, bir mezhebe bağlı müslümanın, diğer Sünni-İslam fıkıh mezhebinden istifadesi, çeşitli mezhep saliklerinin birbiri ardında namaz kılmalarının cevazı…. bile tartışılmaya başlanmıştır. 

 

A-Bu Devrin Fıkıh Açısından Özellikleri

Bu devirde İslam ülkesinde yetişen fıkıh bilgilerinin birbirleriyle irtibatı kesilmiş, müctehid yetiştiren kitap okutulmamış ve yazılmamıştır. Bu devrin başlıca özelliklerini şöylece özetleyebiliriz:

  a-Fıkıhçılar arasında irtibatsızlık:

Önceki devirlerde Horasandan Mısıra, Bağdat’tan Nişabur'a ve daha uzak yerlere kadar yorulmadan, usanmadan seyahat eden bilginler ve talebeler, ilim alış-verişinde bulunuyor, hem kendilerini yetiştiriyor, hem de ilmin inkişafını sağlıyorlardı. Halbuki bu devirde, alimler arasındaki irtibat kesilmiş, ne hac ne de başka münasebetlerle temas kurulmamış, böyle bir ihtiyaç hissedilmemiştir. 

b-Selefin kitaplarına karşı ilgisizlik:

Gerçek manasıyla fıkıh bilgini ve müctehid yetiştiren, okuyana ictihad ruhu aşılayan kitaplar, mesela, müctehid imamların ve onların talebelerinin eserleri okunmamış, bunlarla ilgilenen olmamıştır. Himmetler zayıflamış, hedefler küçülmüş, kısa yoldan hazır bilgilerin ezberlenmesi tercih edilmiştir. 

c-Müctehid yetiştirecek eserlerin yazılmaması:

Daha önceki dönemlerde de geniş eserlerin kısaltıldığı, özetlendiği görülmüştür. Fakat bu devirde ihtisar, bir marifet olarak kabul edilmiş, bir kelime ile anlatılacak hükmün, iki kelimeyle anlatılması kusur sayılmıştır. Bu telakki, bilmece şeklini alan metinlerin doğmasına sebep olmuş, daha sonra bu anlaşılmayan metinlere şerhler yazılmış, bunları da haşiye ve talikler takip etmiştir. Bu metot, talebenin ruh ve manadan lafza, şekle yönelmesine sebep olmuştur. 

d-Hile ve te'vil :

Yürüyen hayata, donmuş hükümlerin intibakını sağlamak için, ictihad yerine te'vil ve hile kapısı kullanılmıştır. Mezheplerin zuhuru devrinde ortaya konulan prensipler hiyel ve el-maharic yoluyla yumuşatılmak istenmiş, fakat çok defa İslam'ın ruhundan uzaklaşılmıştır. Riba ve talak konusundaki hileleri burada örnek olarak hatırlayabiliriz. 

e-Medreselerde, ana kaynak kitaplar bırakılıp, lüzumsuz kaide ve i’rab münakaşalarıyla vakit öldürülmüştür. Yani alet ilimlerine verilen önem tefsir, hadis, fıkıh gibi temel İslami ilimlere verilmemiştir. 

 

B-Fıkhın Tedvini 

1-Metin-Şerh-Haşiye-İhtisar mahiyetindeki kitaplar yazılmıştır:

  Önceki dönemlerde yazılan kitaplar, geniş bulunarak önce ihtisar edilmiş, sonra da anlaşılmaz hale geldiği için şerh edilmiş, bu da yetmeyince haşiyeler yazılmıştır. Mesela Timurtaşî'nin Muhtasar’ını Alaaddin Haskefî Dürrü’l-Muhtar adıyla şerh etmiştir, İbni Abidin ise bu kitaba haşiye yazarak 8 cilde çıkarmıştır. 

  2-Fetva kitapları hazırlanmıştır:

Bu devirde bazı fakihlerin, halkın soruları üzerine verdikleri fetvaları, bir kitap halinde toplandı. Bu fetva kitaplarının bir kısmı, bir fıkıh kitabı mahiyetinde idi. Bazı fetva kitapları ise, soru-cevap şeklinde kaleme alınmıştır. Fetva kitapları, günlük tatbik edilen hukuku aksettirmeleri açısından ve hukukçuları muayyen bir mezhebin meselelerine kıyasla da olsa, tatbiki meselelere hüküm bulma ve halletme de çok önemlidir. Ayrıca fetva kitapları, bu dönemde tayin edilen kadılar müctehid olmadıkları için onlara büyük bir kolaylık sağlamak amacını da taşımaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

  *Fetevayı Hindiyye, Fetevayı Ebu’s-Suud, Fetevayı Kadıhan, fetevayı Ali Efendi…

  3-Kanunnameler ve Kanunlar hazırlanmıştır:

  İslam hukukuna dayalı olarak kanunnameler de, bu dönemde hazırlanmıştır. Akçakoyunlulardan, Memluklulardan intikal etmiş kanunlar bulunmaktadır. Ancak bugün elimizde mevcut bulunan ve derlenmiş kanunnameler, Osmanlılara aittir. Fatih, Kanuni, II. Selim, I. Ahmed, IV. Murad ve Abdülmecid zamanlarında çıkarılmış ceza kanunları bize kadar gelmiştir. 

  4-Bu dönemde, müctehid imamlar dönemi kitaplarına benzer kitaplar da yazılmıştır. Ancak bu değerli alimler, çok az yetiştiği için, seslerini yeterince duyuramamışlardır. Mesela, İmam Şatıbi, İbni Kayyım el-Cevzi, Şah Veliyyullah ed-Dehlevi’ nin eserleri böyledir. 

 

C - Bu Dönemde Yetişen Bazı Fakihler Ve Eserleri: 

  a) Hanefi Fakihleri:

1-En-Nesefi (v. 710/1310) : Mezhepte müctehid. Kenzü’d-Dekaik adlı kitabı meşhurdur. 

  2-İbnül-Hümam (v. 861/1457) : Fethu’l-Kadir adlı eseri önemlidir. 

  3-İbni Nüceym (v. 970/1563) : el-Bahru’r- Raik adlı eseri önemlidir. 

  4-Şah Veliyyullah ed-Dehlevi (v. 1176/1762) : Birçok eseri yanında “Hüccetüllahil- baliğa” adlı eseri önemlidir. 

  5-İbni Abidin (v. 1252/1836) : Reddü’l Muhtar Ale’d-Dürri’l-Muhtar adlı eseri önemlidir. 

  b-Şafii Fakihleri:

  1-İbni Abdisselam (v. 660/1262) : Sultan'ül-Ulema diye anılır. Büyük bir alimdir. El-Fetava, Muhtasaru’n-Nihaye . . gibi eserleri vardır. 

  2-Es-Subkî (v. 751/1355) : Tekmiletü Şerhi’l-Mühezzeb lin-Nevevi, el-İbtihac fi Şerhil Minhac, el-Fetava gibi bir çok kıymetli eseri vardır. 

  3-İbni Dakik il-Iyd (v. 701/1302) : Kitab'ül İmam, el-İlmam fi Ahadis'il Ahkam. . gibi eserleri vardır. 

  c-Maliki Fakihleri: 

  1-El-Karafi (v. 684/1285) : Envaru’l-Buruk fi Envai’l–Füruk, el-İhkam fi Temyizi’l-fetava ani’l-Ahkam, ez-Zehira. . gibi eserleri vardır. 

  2-İbn el-Hacip (v. 646/1249) : “Muhtasaru’l-Fıkıh” adlı eseri altmış kitabın özetidir. 

  3-Şatıbi: el-Muvafakat ve el-İ'tisam adlı eserleri önemlidir. 

d-Hanbeli Fakihleri:

  1-İbni Teymiyye (v. 728/1327) : Pek çok eser yazmıştır. Bunlardan bazıları: el-Fetava, İbtalü’l-hiyel, Minhacü’s-Sünne…

  2-İbni el-Kayyim (v. 751/1350) : çok değerli bir alimdir. Zad'ül-mead fi Hedyi-Hayr'il İbad, İ'lamü’l-Muvakkıin. değerli eserleri arasındadır. 

 

D - Adli Teşkilat Ve Kaza:

  Gazan Han’dan önceki Moğol hakimiyeti dışında, İslam ülkesinin hakimiyet bölgelerinde, hep İslam Hukuku -şer’iatı- tatbik edilmiştir.

Anadolu beyliklerinde, İlhanlılarda, Karakoyunlu ve Akkoyunlular'da, Memlukler'de ve Osmanlılarda, teknik bazı farklılıkların dışında hep İslam Hukuku uygulanmış, tatbik edilmiştir.