Aklı Muhafaza

3-Aklı Muhafaza 

  İnsanı insan yapan en önemli özelliklerin başında akıl gelir. İnsan, dünya ve ahiret saadetini aklı ve iradesi vasıtasıyla kazanır. Aklı olmayanın dini de yoktur, yani dinen sorumlu değildir. İslam, insanın doğru düşünebilmesi, iyiyi kötüden, hayrı şerden, hakkı batıldan ayırabilmesi için, aklın korunmasını esas almıştır. 

Aklı korumak için İslam’ın almış olduğu tedbirlerden bazıları şunlardır:

1-İslam, batıl inançlara, heva ve hevese tabi olmaya, hurafelere, taklitçiliğe, insan zihnini körelten ve zekayı söndüren müneccimlik ve kehanet gibi temelsiz ilimlere, cehalete, taassuba karşı çıkmış, bu türlü kötülüklerden aklı korumak istemiştir. Zira bu türlü inanışlar, insanın doğru düşünmesini, hakkı ve gerçekleri görmesini engeller. 

  İslam, hak ve gerçekçi bir dindir. Kur’an’da sık sık, “heva ve hevese uymayın”, “şeytana tabi olmayın”buyurulmaktadır. Bu gibi ayetlerde, heva ile hak, zıt kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Hakk’a, Allah’ın nizamına uyulmasını isteyen İslam, heva ve hevese, batıla, kuru zanna, şeytana, nefsani temayüllere uyulmasını kınar. 

İslam, doğru ve gerçek olana uyulmasını istediğinden hurafelere, kehanete, gaibten haber vermeye, müneccimliğe, sihre, yıldız namelere, falcılığa, üfürükçülüğe, uğursuzluk inancına, ruh çağırmaya, ölülerden medet ummaya karşı çıkmıştır. Açıktır ki, bu gibi şeylere inanmak, bunlarla uğraşıp ilgilenmek, aklı ve fikri çıkmaza sokar. İnsanı düşünemez hale getirir. 

İslam, her insanın aklını kullanarak gerçeği ve doğru yolu bulmasını ister. Dinimiz, taklidi ve taklitçiliği men eder. Çünkü taklitçi düşünmez, aklını kullanmaz, bir şeyin iyi mi, kötü mü, hayır mı, şer mi olduğunu araştırmaz. Halbuki İslam, taklidi değil araştırmayı emreder. Müslüman, düşünen, araştıran, hakkı batıldan ayırmaya çalışan insandır. Bunun için de aklını iyi koruması gerekir. 

İslam ne cismani ne de ruhani bir sınıfa dayalı sulta ve otorite kabul etmez. İslam da ruhbanlık yoktur. Her insan aklı ve iradesiyle yolunu kendisi seçer ve neticesine de katlanır. Yüce Allah, hak ile batılı, hayır ile şerri, peygamberleri vasıtasıyla açıklamıştır. İnsanların görevi, aklını kullanarak doğru yolu seçmektir. 

İslam’da Allah Rasulü’nün sözünden başka, hiçbir kimsenin fikrinin, kanaatinin ve ictihadının mutlak surette dokunulmazlığı yoktur. Gerekli bilgi, ehliyet ve liyakate sahip olmak şartı ile edeb çerçevesinde usulüne uygun olarak her insan tenkit edilebilir, düşünce ve görüşleri tartışılabilir. Kısaca Allah ve Rasulü’nün hükmü müstesna, herkesin sözü alınabilir, reddedilebilir. 

İslam’da taassub yok müsamaha vardır. Taassub, başkalarının inanç, düşünce ve görüşlerine saygı göstermemek, kendi inanç, düşünce ve görüşlerini mutlak doğru ve gerçek saymak, yanılma payı bırakmamak, bundan daha önemlisi, kendi fikir, kanaat ve inancını başkalarına ısrarla ve zorla kabul ettirmeye çalışmakdır. Peygamber Efendimiz, “Ben tabii ve hoşgörülü bir dinle gönderildim. Allah katında en sevimli dinî yaşayış, en müsamahalı olan dini yaşayıştır. ”buyurmuştur. 

2-İslam, aklı ve fikri devamlı veya muvakkat olarak faaliyetten alıkoyan, işlemez ve görevini yapamaz hale getiren, muhakeme gücünü körelten, zekayı söndüren ve zihni uyuşturan her şeyi, tesir derecesine göre ya haram yada mekruh kılmıştır. 

İslam’da her çeşit uyuşturucu kesinlikle haramdır. Mesela esrar, eroin, morfin vb. şeyler yasaklanmıştır. Zira uyuşturucu kullanmak sadece aklı ve fikri işlemez hale getirmekle kalmaz, insanın sinir sistemini, akli dengesini ve beden sağlığını da bozar. Uyuşturucular, insanda var olan tabii hasletleri ve güzellikleri yok eder. İnsanı insanlıktan çıkarır. Uyuşturucu tiryakileri, Allah’ın en büyük lütfu olan iradelerini de kullanamazlar. Bu insanlar, kârını zararını bilemez, kendine sahip olamazlar. Bu duruma düşen insanlar ruhen ve aklen hasta kimselerdir. 

Uyuşturucu kullanan kimselerin, akli dengeleri bozulduğu için çalışamaz, para kazanamaz, evinin geçimini sağlayamaz, elindeki servete sahip çıkamaz, müptela oldukları hastalıktan dolayı, bütün mal varlığını elden çıkarmaktan çekinmezler. Neticede hırsızlık yapmaya hatta her türlü ahlaksızlıklara tevessül etmeye, uyuşturucu için para bulmaya çalışırlar. Artık onların yapamayacağı iş, veremeyeceği şey yoktur. 

  İslam, sarhoşluk veren, insanı düşünemez hale getiren bütün uyuşturucu maddeleri ve alkollü içkileri haram kılmıştır. Kur’an’da mealen şöyle buyuruluyor : “İçki, şeytanın pis bir işidir. Kurtuluşa ermek için, içkinin terk edilmesi gerekir. Şeytan içki ve kumar sebebiyle aranıza düşmanlık ve nefret sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan uzak tutmak ister. ” (Maide:90) . 

  Hadisi şer’iflerde içki, bütün kötülüklerin anası ve her türlü şerrin anahtarı olarak bildirilmiştir. İslam’a göre sarhoşluk veren her şey içkidir ve haramdır. 

  İçki sadece akla değil, mala, cana, aileye ve dine de zararlıdır. Sarhoş, huşu ve kalp huzuru içerisinde şuurlu olarak namaz kılamaz, ibadet yapamaz. Malını lüzumsuz ve boş yere zayi eder. Alkol, bedene zarar verir ve onu çeşitli hastalıklara yakalanmaya müsait hale getirir. Sinir sistemini ve hazım cihazını tahrib eder. 

Bugün içki ve uyuşturucular, özellikle gençleri ciddi bir şekilde tehdit etmektedir. Bu durum karşısında bütün devletler, bu tür maddelerin tüketimini, alınmasını satılmasını ve kullanılmasını sıkı bir denetime tabi tutmalı ve bunlara karşı savaş ilan etmelidir.

3- Sigara, Nargile ve benzeri şeylerden sakınmak : Bu türlü şeylerin de sağlığa zararlı oldukları herkes tarafından bilinmektedir. Bu itibarla bunlara mutlak olarak helal ve mübah demek mümkün değildir. Sigaranın bazı şartlarla haram olduğu, bu şartlar yoksa en azından mekruh olduğu çağdaş İslam alimler tarafından ifade edilmektedir. Üzerinde “sağlığa zararlıdır”yazılı bir şeye helal ve mübah demek caiz değildir. 

  4- Akılımızı, ilim ve irfanla donatmak : Aklı korumak için, sadece batıl inançlardan, hurafelerden, insanı düşünemez hale getiren içki ve uyuşturucu maddelerden uzak durmak yetmez. Aynı zamanda aklımızı doğru bilgilerle süslememiz, muhakeme gücümüzü geliştirmemiz gerekir. Hak ile batılı, hayır ile şerri birbirinden ayırabilmemiz için, hakikat bilgisine ihtiyaç vardır. İslam’da bilginin kaynağı vahiy ve vahyin ışığında gelişen akıldır. Kur’an ve Sünnet’den haberi olmayan bir kimsenin doğruyu bulması, doğru düşünmesi mümkün değildir. İslam kadın erkek herkese ilim öğrenmeyi farz kılmıştır. Kur’an’da : “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyurulmaktadır. Yine Kur’an’da : “Allah’tan ancak hakkı ile alim kulları korkar”buyuruluyor. Bir mütefekkirimiz: “Eğer insanlar Allah’ın azamet ve kudretini düşünebilselerdi, asla günah işlemezlerdi”diyor. Eğer bugün geri kalmışsak, düşmanlarımız bize üstün gelmişse, iğneden ipliğe varıncaya kadar yabancılara muhtaç hale gelmişsek, bütün bunların sebebi ilme ve ilim adamına yeterince değer vermeyişimizdir. Dünyada en büyük güç ilimdir. Akıl muhafaza edilmeden, ilim elde edilemez. Bugün İmam Azam ve Gazali çapında ilim ve fikir adamı yetişmiyor. Bunun sebeplerini araştırmamız gerekir. Geri kalışımızın ve dünya çapında ilim ve fikir adamı yetiştiremeyişimizin en önemli sebebi, akla zarar veren batıl inançlarla, hurafelerle, uyuşturucu maddelerle yeterince mücadele edemeyişimizdir. Ayrıca hakikat bilgisinin kaynağı olan Kur’an ve Sünnet’ten uzaklaşmamız da bizim geri kalmamıza neden olmuştur. Bunlarla birlikte taklid ve tembellik ruhumuza işlemiştir. Ali Fuat Başgil diyor ki : “İki yüz yıldan beri bu millet, öyle bir hastalığa yakalanmıştır ki, bu hastalık, veremden, kanserden daha tehlikeli ve zararlıdır. Bu hastalığın adı tembellik ve taklidiciliktir. ”

  5- Akla zarar veren, insanları düşünemez hale getiren faktörlerden biri de Münker ve fuhşun yaygınlaşmasıdır. Nefsi arzuların öne çıktığı, şehvetin kabardığı bir ortamda, sağlıklı ve doğru düşünmek mümkün değildir. İmam Şafii “ Her günah kalpte bir lekedir. İnsan günah işledikçe kalbi kararır ve hakikati görmez. ”demiştir. Bu sebeple dinimiz, açılıp saçılmayı, müstehcenliği ve her türlü ahlaksızlığı yasaklamıştır. 

Netice olarak İslam, aklı korumak için, önce aklın batıl inançlardan, sapık fikirlerden, hurafelerden arındırılmasını, bunun yerine ilim ve irfanla donatılmasını istemiştir. Ayrıca insanı düşünemez hale getiren uyuşturucu maddeleri, alkollü içkileri, sağlığa zararlı olan sigara vb. lerini tesir derecesine göre ya haram ya da mekruh saymış, şehveti kabartan, insanların aklını körelten müstehcenliği yasaklamıştır.