Okunması

Bize kadar gelişini gördüğümüz bu Kur’an’ın, yukarıda açıklanan amaçlarını gerçekleştirebilmesinin ilk şartı, takdir edilir ki, O’nun okunmasıdır. Çünkü okunmadan anlaşılması ve yaşanması mümkün değildir.  İşte bu sebeple Kur’an okumak, dinimizde önemli bir ibadettir.  Muhtaç olduğumuz bir okumayı ibadete dönüştürerek kullarına sevap kazandırması, Yüce Allah’ın hem insanlara bir ikramı, hem de Kur’an’a değer vermesinin açık bir ifadesidir.

 

 
 

 

Sevgili Peygamberimiz (sav. ),  birçok hadis-i şeriflerinde Kur’an okumayı teşvik ederek insanları sürekli O’na yönlendirmişlerdir. Hatta bu yönlendirmenin etkisiyle, Hilafet dönemlerinde hadisleri toplamak isteyen Hz. Ebu Bekir ve Ömer Efendilerimiz, “insanlar onlara düşer de Kur’an’ı ihmal ederler” endişesi ile bu hayırlı işten vazgeçmişlerdir. Hayatlarında şiir, roman, hikâye, masal, gazete, dergi, genel kültür, ansiklopedi, eğlence, magazin, televizyon vs. gibi, en kıymetli varlıkları olan zamanlarını meşgul edici bir sürü şeyler bulunan bizler, bu iki Halifemizin düşüncesini anlamayabiliriz.  Zaten bu halimizle onların da bizi anlamayacağı bir gerçektir. Sağlıklı olmayan bu durumu ortadan kaldıracak iş, sevgili Peygamberimiz(sav. )in ve selef-i salihinin Kur’an okumayı teşvik sadedinde söylediklerini yeniden okumaktır. ”Bak yine Kur’an değil, hadis ve eser okumak diyorsun” diyenlere, “Kur’an okumanın değerini anlamak için onları okumak” diyeceğim çaresiz Yeri gelmişken beğendiğim bir sözü hatırlatmak isterim: “Bütün kitaplar, tek bir “Kitab”ın daha iyi anlaşılması için okunur. ”

 

İşte birkaç hadis-i şerif: Ebu Saidi'l-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Kur'an ehli (yani onu okuyan, onunla amel eden) cennete girdiği vakit, kendisine: "Oku ve yüksel!" denilir.  O da okur ve yükselir.  Her ayet için bir derece verilir.  Böylece o bildiği ayetleri sonuna kadar okur ve her biri için bir derece alır. "(Ebu Davud, Vitr, 20; Tirmizi, Fazail’il Kur’an, 18. )

 

“Allah(cc. ) buyurur ki: Kim, Kur’an okuma meşguliyeti sebebiyle benden istemekten geri kalırsa, ben O’na, isteyenlere verdiğimden fazlasını veririm. ”(Tirmizi, Sevab’ul Kur’an, 25)

 

İbnu Büreyde'nin babası (Büreyde) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kıyamet günü Kur'ân-ı Kerîm rengi uçuk bir adam gibi gelir ve okuyucusuna: "Seni gece uykusuz ve gündüz susuz bırakan benim" der. "(Kütüb-ü Site, no:7087. )

 

Ebu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: " İhlas suresi Kur'ân'ın üçte birine denktir. "(Buhari.  Fazailü’l Kur’an, 13)

 

Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki : "Aziz ve celil olan Allah buyurmuştur ki: "Kulum, beni andığı ve dudakları benim için kımıldandığı an ben kulumla beraberim. "(İ.  Canan, Kütüb-ü Site, No:7089.)

 

Hiç şüphesiz her gün bir miktar Kur’an okumalıyız. Bu mikdar, ne kadar olmalı? Bunun cevabı kişinin yaşına, mesleğine,ilmine ve zamanına göre değişir. Selef-i Salihinden, günde bir hatim yapanlar anlatılır. İbadet ehlinin ibadetlerine saygı duyar, gıpta ederiz.  Ne var ki çok çabuk ve hızlı okumak, esas istenen anlamayı ve üzerinde tefekkür etmeyi engellediği için tavsiye olunmaz. Mesela ayda bir, veya iki ayda bir hatim güzeldir. Ancak benim ısrarla üzerinde durduğum bir arzum var; Arapça bilmeyenler, üç hatimlerinden birini kendi ana dillerinde yapılan meallerden biriyle yapmalıdırlar.  İbadet ehli olanlar da bunu virdlerinin arasına almalıdırlar.  Fakir henüz, ana dillerindeki meallerle hatim vazifesi veren bir mürşid görmedim. Bir gün o da olur inşallah! Çünkü “yaşayan Kur’an” olmak için önce onu anlamak gerekir. 

 

Kur’an okurken uyacağımız bazı emir ve edepler vardır.  Onları kısaca şöyle sıralayabiliriz: Abdestli olarak edebli, saygılı, mütevazi ve vakarlı bir şekilde kıpleye yönelmeli ve Şeytandan Allah’a sığınma ve Allah’ın adını anma ile başlamalı, tecvid kaidelerine uyan güzel ama hüzünlü ve ağlamaklı bir sesle okumalı, secde ayetlerinde secdeyi unutmamalı, yeri geldikçe Allah’tan isteyerek, sığınarak, yalvararak, şükrederek, tesbih ve tenzih ederek ayetlere katılmalı, onları okurken yaşamaya, içimizde duymaya, hissetmeye çalışmalıyız. 

 

Her ibadette olduğu gibi Kur’an okurken de kalp huzuru çok önemlidir.  Onu kaçıracak hal ve ortamlardan kaçınmalı, Allah’ın huzurunda O’nun kelamını okuduğumuzu ve O’nun da bizi dinlediğini unutmamalıyız.  Bunun gerçekleşmesinde manayı anlamanın etkisi, şüphesiz ki çok büyüktür. Ancak o imkanı olmayanlar, Kur’an mealleriyle ve tefsirlerleriyle meşgul oldukları oranda benzer güzellikleri yakalayabileceklerdir. 

Kur’an’a saygı bir iman şartıdır. O’nu temiz yerlerde tutmalı, pis yerlere atmamalı, hakaret edeceklere teslim etmemeli, O’na veya içindekilere hakaret edenlere gereken uyarıyı yaparak engellemeli, güç yetiremiyorsak o meclis derhal terk etmeli, asla onlarla birlikte oturmamalıyız.  İçinde ayet ve hadis barındıran kitap, dergi, gazete gibi matbu kağıtlara da saygılı olmalıyız. Eskiyen Kur’an’larımızı, güzel bir kutu veya sandık içine koyarak, temiz bir yere gömmeliyiz.  Hiç şüphesiz O’na hakaret etmek, sövmek, düşmanlık gütmek, alaya alıp kin tutmak, okunmasını ve yaşanmasını engellemek de, tıpkı kendisini inkar etmek gibi açık bir küfürdür.  Bu tür inkarcılara karşı tavır almak, Allah’a saygının bir gereğidir.