İcma

3- İCMA

A) İcma'nın tarifi

B) İcma'ın Konusu 

C) İcma’nın Oluşmasının Şartları

D) İcma'ın Dayanağı

E) İcma'ın Mümkün Oluşu Ve Fiilen Meydana Gelişi

F) İcma'ın Huccet Oluşu

G) İcma'ın Çeşitleri

H) İcma'ın Kuvvet İtibariyle Dereceleri Şöyledir

K) İcma'ın Neshi

L) Maslahat düşüncesine dayanan icma'ın hükmü

 

3- İCMA 

A) İcma'nın tarifi :

İcma lügatte azm, kasd ve ittifak manalarına gelir. Istılahta ise : Hz. Peygamber (s.a.v.) ’in vefatından sonraki herhangi bir asırda, İslam müctehidlerinin ameli bir meselenin şer'i hükmü üzerinde, ittifak etmeleridir. 

B) İcma'ın Konusu :

İcma, bir kısım şer’i hükümlerde, yani dini işlerde geçerlidir; ibadetlerde ve hukuki meselelerde cereyan eder. İtikat konularında ise, icma sabit olmaz. Bunlarda nakil geçerlidir. Aynı şekilde akli konularla, dini olmayan konularda, icma tahakkuk etmez. 

C) İcma’nın Oluşmasının Şartları :

1-Aynı asırda yaşayan bütün müctehidlerin ittifak etmesi:İcma, fasık ve bid'at ehli olmayan, ictihad derecesine ulaşmış ve aynı asırda yaşayan müctehidler arasında meydana gelir avamın bir mesele üzerinde ittifakları icma sayılmaz. Bazı alimlere göre müctehidlerden bir ikisinin muhalefeti, icmanın oluşmasına mani değildir. 

2-İcma üzerinden bir asrın geçmesi :İcmanın gerçekleşebilmesi için, İmam Ahmed b. Hanbel ve İmam Şafii'ye göre, bir asrın geçmesi gerekir. Çünkü içlerinden bir kısmının, görüşlerinden dönmesi mümkündür. Demek ki bu alimlere göre, müctehidlerden bazılarının bilahare ittifaktan ayrılmaları, önceki icma'ı bozar. 

Cumhuru fukahaya göre, icma sadece ehl-i beyte, sahabeye mahsus değildir. Herhangi bir   asırda, bütün İslam müctehidlerinin ittifakı ile icma sabit olur. Bu müctehidlerin ittifakları üzerinden, bir asrın geçmesi de şart değildir. Hatta icma'ı vücuda getirmiş olan müctehidlerin birkaçının bilahare reyinden dönmesi de, mün'akid bulunan bu icma'ı bozmaz. 

3-Müctehidlerin icma'ı, sadece kendi görüşlerine değil, yine şer’i bir delile dayanmalıdır. 

4-Üzerinde ittifak edilen konu, şer'i bir hüküm olmalıdır; İbadet ve muamelat konularında icma söz konusudur. 

5-Mücehidlerin müslüman olması gerekir. 

6-İcma'ın Hz. Peygamberden sonraki bir asırda olması gerekir. Çünkü peygamberimizin zamanında icma müstekil bir delil değildi. 

D) İcma'ın Dayanağı :

Müctehidlerin birmesele hakkında ittifak etmeleri, sadece kendi reylerine dayanmayıp şer'i bir delile dayanır. Bu delil ya haber-i vahid ya kıyas veya kat'i bir delil olur. İcma ile bu deliller kuvvet bulur, artık asıl delil icma olmuş olur. 

a)  Haber-i vahidin icmaya delil oluşu:

Delil, bir haber-i vahid olursa, icma ile bu delil kuvvet bulur. Bundan sonra da esas delil, icma olur, hüküm icma'a izafe edilir. Mesela, "Yenilecek maddeleri ele geçirmeden satmayınız”hadisi, tek bir şahit tarafından intikal ettirilmiş, daha sonra icma ile, bu hadisin ifade ettiği mana kabul edilmiştir. Böylece bu hadisin hükmü üzerinde, icma vuku bulmuştur. 

b) Kıyas'ın icma'a mesned oluşu :

Kıyas, bazı ulemaya göre haber-i vahid gibi icma'a mesned olabilir. Mesela, buğdayda olduğu gibi, pirinçte de faiz olabileceği hususunda icma vardır. Zira üzerinde faiz cereyan eden maddeler arasında, pirinç zikredilmemiştir. Bunun için pirinç ile pirinç değiştirilirken, bir tarafın fazla almasının, buğdayda olduğu gibi, faiz olacağında icma vaki olmuştur. Böylece icmanın mesnedi, pirinci buğdaya benzetmek suretiyle kıyas olmuştur. 

c) İcma'ın mesnedi kat'i bir delil olabilir:

  İcma'ın mesnedi kat'i bir delil olabilir. Fakat bu durumda icma, müstekil bir delil olmaz, kat'i delili te'yid etmiş olur. Mesela, beş vakit namazın farzıyyeti, vakitleri, kitap ve Sünnetle sabit olduğu gibi icma ile de sabit olmuştur. Zekat, oruç, hac gibi ibadetlerde böyledir. 

E) İcma'ın Mümkün Oluşu Ve Fiilen Meydana Gelişi

1-İcma'ın meydana gelmesi:

Fakihlerin çoğuna göre, icma'ın meydana gelmesi, hem mümkün, hem de bilfiil meydan gelmiştir. Nitekim Ashabın bazı meselelerde icma'a varmış oldukları kesinlikle sabit, bizce tevatüren malumdur. Mesela, ninenin mirastan, altıda bir (südüs)  hisse alacağına dair, icma hasıl olmuştur. Yine Kur’an'ın bir mushaf haline getirilmesinde icma vardır. Bu icma'ın mesnedi, bir ictihad çeşidi olan maslahattır. Aynı şekilde Hz. Osman, cuma namazı için, ikinci bir ezan ihdas etmiş, sahabe de buna muvafakat göstermiştir. 

2-Asrımızda icma'ın imkanı:

Fakihlerin çoğuna göre icma'ın mümkün olduğunu ve fiilen gerçekleşmiş bulunduğunu biraz önce ifade ettik. Bir zamanda mümkün olan icma, bugün de mümkündür. Hususen aramızda kitle iletişim araçlarının son derece gelişmiş olması, dünyayı bir şehir kadar küçültmüştür. Planlı ve iyi organize edilmiş bir teşkilatla, dünyada ki bütün alimlerin haberleşmesi, birbirlerinin fikirlerini öğrenmesi pekala mümkündür. Yeter ki bu iş için teşkilat kurulsun, yeterli araç ve gereçleri sağlansın, meselenin halledilmemesi için bir sebep kalmaz. Zaman zaman dini, ilmi kongrelerin tertip edilerek seçkin alimlerin bir araya getirilmesi, asrımızda icma imanını daha da kolaylaştıracaktır. 

F) İcma'ın Huccet Oluşu:

İcmanın huccet olduğu akli ve nakli delillerle isbat edilmiştir. 

 

a)  Ayetler;

1- "Her kim kendisine hak zahir olduktan sonra, peygambere muhalif bir vaziyet alır ve müminlerin yollarından başkasını takip ederse, biz onu kendi haline bırakır ve cehenneme atarız. " (Nisa:115) . Mü'minlerin yollarından murad, kavlen ve amelen ihtiyar etmiş oldukları şeylerden ibarettir. 

2- "Sizler insanlar için meydana çıkarılmış, ma'ruf ile emir, münkerden nehyeden ümmetlerin hayırlısı bulunmaktasınınız. " (Al-i İmran:110) . Bu ayet, ümmetin hayırla yadedildiğini gösteriyor. Bu hayriyet ise, icma ve ittifak ettikleri şeylerin doğruluğunu gerektirir. 

3- "İşte sizi öylece adil, mutedil bir ümmet kıldık, ta ki insanlar üzerine şahidler olasınız. " (Bakara:143) . Bu ayet bu ümmetin adaletle, şahitlik yapacaklarını ifade ediyor. Şu halde bu ayet, bu ümmetin bir konudaki ittifakına uyulmasını gerektirir. 

b) Hadisler:

1- "Ümmetim dalalet üzerinde ittifak etmez. " (İbn Mace) . 

2- "Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah'ın indinde de güzeldir. " (Ahmed b. Hanbel) 

Bu hadisler gösteriyor ki, müctehidlerin Şer'i bir hüküm üzerinde ittifak etmeleri, hatadan uzak, hakka yakın, uyulması vacip, dini bir huccettir. 

c)  Akli deliller:

İcma'ın bir huccet olduğu akli delillerle de sabittir. Şöyle ki: bir kere düşünelim, Rasul-i Ekrem, son peygamberdir. Tebliğ ettiği din, kıyamete kadar devam edecek ve başka bir din de gönderilmeyecektir. İnsanların kaşılaşabilecekleri meseleler sınırsız, Kur’an ve Sünnet'in öğrettiği meseleler ise sınırlıdır. Sınırlı olanın, sınırsız olanı ihata etmesi mümkün değildir. O halde Müslümanlar karşılaştıkları meseleleri, önce Kur’an'a, bulamazlarsa Sünnete, bulamazlarsa yine Kur’an ve Sünnetin işareti üzere İcma ve Kıyas'a başvuracaklardır. Aksi halde karşımıza çıkan meseleleri çözme imkanımız olmaz. İcma ve Kıyas, İslam'ın her zaman ve mekanda, insanların ihtiyaçlarına cevap bulan ve İslam'ın her zaman ve mekanda yeni, eskimez kalmasını sağlayan iki önemli prensiptir. 

G) İcma'ın Çeşitleri:

İcma iki kısımdır. Birincisine kavli, ameli veya sarih icma, ikincisine de sükuti icma denir. 

1- Sarih (kavli -ameli)  icma:Bu her müctehidin, icma konusu olan fikri, kabul ettiğini açıkça söylemiş olduğu icma'dır. Bu tür icma, fakihlerin hepsi tarafından ittifakla huccet kabul edilmiştir. 

2-Sükuti icma: Herhangi bir asırda, ictihad yetkisi olan bir ilim adamı, belli bir görüşe varır ve bunu ilan eder de, kendisini tenkid eden çıkmazsa buna sükuti icma denir. 

Hanefiler, sükuti icma'ı kabul ederler. İmam Şafii ise, bu şekilde gerçekleşen icma', ı icma olarak kabul etmez. Onlara göre, sükut rızaya delalet etmez. Çünkü müctehid, herhangi bir siyaset ve fitne korkusundan veya bir kimseye karşı duyduğu saygıdan dolayı sükut etmiş, fikrini beyan etmemiş olabilir. 

Hanefiler ise, bunlara şu şekilde cevap verirler: Hak karşısında sükut etmek haramdır. sahabe ile müctehidler, böyle bir haram ile itham edilemezler. "Hakikat karşısında susan, dilsiz şeytandır. " sözü, hakkı söylemeyi gerektirmektedir. Bir müctehidin, diğer müctehidlerin görüşlerini duyduğu halde, onlara itiraz etmeyip sükut etmesi, o fikri kabul ettiğine delalet eder. 

H) İcma'ın Kuvvet İtibariyle Dereceleri Şöyledir:

İcma’ın kuvvet itibariyle dereceleri şu sıraya göredir:

1-Sahabenin kavli icma'ı, 

2-Sahabenin Sükuti icma'ı, 

3-Sahabeden sonra, hiç itilaf olmadan meydana gelen icma, 

4-Sahabeden sonra, önce ihtilaf vaki olup sonradan ihtilaf kesilerek vuku bulan icma, 

I)İcma'ı Red Ve İnkar

İcma, kesin bir hüküm ifade eden şer'i bir delildir. Bir meselenin hükmü, icma ile sabit oldu mu, artık o hüküm, kat'idir. Buna muhalif bir delil, müevvel, mukayyed veya mensuhtur. 

Hanefi fukahasınca, icmanın huccet olduğunu inkar eden kişi kafir olur. Sübutu kat'i bir icma'ı, yani tevatür yoluyla sabit olan sarih bir icma'ı inkar da, küfrü gerektirir. 

Sükuti icma'ı inkar eden kafir sayılmaz. yine tevatür yoluyla sabit olmayan bir icma'ı kabul etmemek bid'attır. İnkar eden dalalettedir. 

Şöyle de denmiştir :İcma edilen husus, her müslümanın bilmesi gereken konulardansa, onu inkar küfrü gerektirir. Mesela, namaz, oruç ve zekat'ı inkar gibi. fakat icma edilen husus, sadece dinde mütehassıs olanların bilebileceği konulardansa, inkarı küfrü gerektirmez. Arafat'ta vakfeden önce, cinsi münasebetin haccı bozması, nineye altıda bir hisse vermeyi inkar etme gibi. 

K) İcma'ın Neshi

Bazı fakihlere göre, bir asırda icma eden müctehidler, başka bir icma ile, önceki icmalarını bozabilirler. 

Usul ulemasının cumhuruna göre ise, icma akdedilmiş olan asırdan sonra, tekrar aynı mesele üzerinde ikinci bir icma vuku bulursa, bu ikincisine itibar edilmez. Çünkü ikinci icma birincisini nesh etmiş olur ki, Hz. Peygamber (s. a. v. ) 'in vefatından sonra nesih yoktur. 

L) Maslahat düşüncesine dayanan icma'ın hükmü:

Maslahat düşüncesi, icma için sened olabilirse de, bu düşünceye dayanan icma, Kitap, Sünnet ve Kıyas'a dayanan icmalar gibi, değişmez bir delil teşkil etmez. Böyle bir icma, maslahatı gerçekleştirdiği sürece kaynak olma özelliğini korur fakat bu sonucu sağlamaz hale gelince ona mühalefet edilebilir ve maslahatı gerçekleştiren yeni bir hüküm konulabilir. Bu yüzden, müctehidlerin, bir çok meselede, daha önce üzerinde icma edilmiş hükme aykırı, fakat maslahatı gerçekleştiren hükümler verdiklerini görüyoruz. :Mesela:Sahabe, piyasaya müdahale ederek narh koymaktan sakınmışlardır. Çünkü Peygamber Efendimizin de, piyasaya müdahale ederek narh koymak (fiat belirleme) istemediğini biliyorlardı. Esasen buna ihtiyaçta hasıl olmamıştı. Fakat iş tabiin devrine gelince, bazı tekelci sermayedarlar yüzünden halkın zarar gördüğü görülmüş ve tabiin uleması gerektiğinde piyasaya müdahale ederek fiat belirlemenin caiz olduğuna kanaat getirmişlerdir. Çünkü tabiin devrinde maslahat, bazen piyasaya müdahaleyi gerektiriyordu. 

Bir kimsenin akrabası lehine şahitliği meselesi de bu duruma bir örnektir. Şöyle ki sahabe devrinde bir kimse akrabası lehine şahitlik edebiliyordu ve müslüman olan herkesin, birbirlerine karşı şahitlik edebilmesi mümkündü. Fakat daha sonraki devirlerde ahlak bozulduğu için insanlar, akrabasını kayırmaya başlayınca, akrabanın akrabaya şahitliği kabul edilmemiştir. Çünkü artık maslahatı korumak ve haksızlığı önlemek için, bu uygulamaya ihtiyaç hasıl olmuştu.