Yardımlaşma

Başkalarıyla olan ilişkilerimizin en önemlilerinden birisi de maddî manevî alanlarda yardımlaşmadır. Malum, insanlar birlikte yaşamak zorundadırlar. Az yukarıda da yazıldığı gibi onlar çok çeşitli ortam ve durumlar içindedirler. Kadın erkek, çocuk yaşlı, fakir zengin, güçlü zayıf, alim cahil, sağlıklı hasta, engelli yatalak felakete düşmüş veya selamette, savaşta veya barışta olanlar vardır. Vaziyet böyle olunca insanlar çoğu zaman birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Bu da yardımlaşmayı gerekli kılar. Dinimiz İslam, insanlar arasında karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmaya büyük önem vermiştir. Müslümanları daima iyilik ve takvada yardımlaşmaya çağırmış, günah ve düşmanlıklarda yardımlaşmayı yasaklamıştır.[1]

 

Devlet bütün bu durumları mümkün mertebe belli kaide ve kurallar içinde çalışan kurumlarla halletmeye çalışmalıdır. İnsanların bir başkasına muhtaç olması veya avuç açması, çok acı ve zor bir durumdur. İnsan izzetine de doğrusu dokunur. Sevgili Peygamberimiz (sav)’in “veren elin alan elden üstün olduğunu” söylemesi de bunu ifade eder. Şahsen bir dilenen insan gördüğümde çok utanıyor, çok eziliyor ve Rabbime insan evladını bu durumlara düşürmemesi için yalvarıyorum. Belki yardımları devlet ve kurumlar eliyle yapabilirsek, kısmen bu onur kırıcı durumlardan kurtulmuş oluruz.

Hayat bir imtihandır. Bazen umulmadık musibet ve felaketlerle karşılaşabiliriz. Bu durumlarda felaketzedelere çabucak ulaşmak ve zaruri ihtiyaçlarını karşılamak gerekir. Artık bu gibi hallerde insan onuru ve izzeti düşünülecek değildir. Zira can telef olmaktadır. Savaşlar, depremler, sel felaketleri, yangınlar, acilen yardımlarımızla müdahale edilmesi gereken durumlardır. Bunlar için de devlet ve kurumlar bazında olduğu kadar, fertler ölçeğinde de hazırlıklı olmalıyız. Damlaya damlaya göl olur misali, fertlerin azıcık da olsa yardımlara katılmaları, sonuçta büyük hizmetlere ve mutluluklara vesile olur. Bugün telefondan on liralık bir SMS atarak dünyanın birçok yerindeki insana anında ulaşabiliriz.

Kur’an yardımlaşma üzerinde çok durur. Bu yardımlaşmanın çok örneklerini anlatır. Mesela zekat, sadaka, infak bir yardımlaşma olduğu kadar, ilim öğretme, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma, öfkeyi yutma, kusurları bağışlama ve affetme ve benzeri yardımlaşma örneklerini gösterir.

Sünnet de yardımlaşma üzerinde çok durur. İşte birkaç örnek:

"Müslüman Müslümanın (din) kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu düşman eline vermez (himaye eder). Her kim Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Her kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun (bu iyiliği) sayesinde kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Her kim dünyada, bir Müslümanın (ayıbını) örterse Allah da kıyamet günü onun (ayıbını) örter."

[2]

"Dul bir kadının ve fakirin işleri için koşturan kimse, Allah yolunda cihat eden yahut geceyi namazla gündüzü oruçla geçiren kimse gibidir."

[3]

"Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer."

[4]

Bir adam Hz.Peygamber'e(s.a.v.),

- "Ey Allah'ın Resûlü, hangi sadaka en faziletlidir?" diye sordu. Hz.Peygamber şöyle buyurdu:

 -"Sağlıklı olup, fakirlik endişesi ve zengin olma hırsı ile hareket ederken tasaddukta bulunabilmendir. (Sadaka vermeyi) can boğaza gelip de (son nefesini yaşadığın ana kadar) erteleme."

[5]

 Yardımlaşma maddi bakımdan gerek olduğu kadar insan ruhu için bir tedavi, bir mutluluk vesilesidir. Başkalarının dertleriyle dertlenmek insana haz verir. Yaşama sevincini artırır. Nimetlerin kadrini bildirir. Bunlar hep mutluluk kaynaklarıdır. Ahirette de Allah Teâlâ’nın rızasını kazandırır bu tür yardımlaşmalar. İnsanı arşı ala gölgesine hazırlar. Şu hadis maddi ve manevi yardımlaşmayı beraber barındırır:

"Ancak iki kişiye gıpta edilir. Bunlar, Allah'ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayan kimse ile Allah'ın kendisine verdiği (ilim ve) hikmete göre karar veren ve onu başkasına öğreten kimsedir."

[6]

Yukarıda işaret ettiğimiz ayet bize bu işin manevi boyutunu da gösterir. İyilikte ve takvada yardımlaşma, başka bir ayetin ifadesiyle bu gibi iyiliklerde müsabaka, yani yarışma emredilirken, tam aksine, günah ve düşmanlıkta yardımlaşma ve yarışma yasaklanmıştır. Bu ne demek?

İslam’ın hakim olduğu öyle bir dünya kurmalıyız ki, orada herkes iyi bir Müslüman olmada birbirlerine yardımcı olmalıdır. Herkes dinin bilinmesinde, yaşanmasında, yayılmasında, korunmasında üstüne düşeni yapmalı ve hayır yollarında yürünmesini kolaylaştırmalıdır. İnsana ve topluma zarar veren her haram, günah, zulüm ve çirkin davranışlar yasaklanmalı, yok edilmelidir. Öyle ki, insanlar onları yapmak istese bile imkan ve fırsat bulamamalı, hatta kınanma ve ayıplanma korkusuyla buna teşebbüse cesaret bile edememelidir. Her türlü güzel ahlakın, erdem ve faziletin yaygın olduğu toplumda iyi olmak kolaydır. Orada kötü olmak zordur. İşte böyle bir ortam için çalışmak insanlığa yapılabilecek en büyük yardımdır, iyiliktir.

 Atalarımız “hırsızın aklına kendir düşürme” derler. Aynen öyle, günah işleyene yardım edilmez. Zalime yardım edilmez. Değilse, zuküm ve günah toplumu sarar kuşatır, o zaman o kötülüklerle mücadele de zorlaşır. Kurunun yanında yaş da yanar. Sel geldi mi önüne çıkan her şeyi siler süpürür. O yüzden yılanın başı küçükken ezilmelidir.

Malum, her günah kalbe düşen bir kara lekedir. Damladıkça kişileri ve toplumu kirleteceği muhakkaktır. Bunun bilincinde olan insanların diğer mahlukata olan üstünlüğü; iyilik ve takvada el ele verip, yaşanılır bir dünya kurabilmelerindedir. Bu ise, günah ve zulümde değil, birbirleriyle iyilik ve takva konusunda yarışıp yardımlaşmalarıyla mümkündür.

Müslüman asla sadece kendi zevk, safa ve keyifini düşünen cimri, pinti, bencil ve hissiz bir insan olmaz. Kardeşlerinin maddî manevî ihtiyaçlarına kayıtsız ve ilgisiz kalamaz.


[1]

İyilik ve takvada yardımlaşın, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın. Allah’tan korkun, çünkü Allah’ın cezası çetindir.” (Maide 2.)

[2]

Mülim, Birr, 58.

[3]

Buhari, Nafaka,1.

[4]

Müslim, Birr, 66.

[5]

Buhari, Vesâtâ,7.

[6]

Buhari, Zekat, 5.